17 Mart 2016 Perşembe

1920-30'larda moda



1920-1930 dönemi denince Chanel’den bahsetmeliyiz. Değişen toplumsal yapıyı iyi analiz etmiş ve modayı şekillendirmiş. Sanayinin gelişmesiyle kadın iş hayatına atıldı. Bu nedenle korseler, kocaman etekler tarih oldu. Onun yerine erkek modasını kadın modasına katarak yorumladı. Düz kesim erkek ceketleri, diz altı etekler, daha önce kullanışmamış jarse kumaş görünümü değiştirdi.

Etek ve saç boyları kısaldı. Erkeksi saç ve giyim kadınlar arasında yayıldı. Bu özgür ruhlu kadınlara flapper girl deniyordu. Güçlenen, özgürleşen kadın artık gece hayatında da boy gösteriyordu.

20’li yıllar dans ve caz dönemi olarak da anılır. Tabi dansın ve cazın etkisi modada hemen kendini gösterir. Charleston dansının getirdiği hareketli elbise ve etekler popüler oldu. Kısa, pullu, boncuklu, ipek, dantel, kalçada robalı etek ve elbiseler yaygınlaştı. İnci kolyeler, tüylü aksesuarlar kullanılırdı. Şapkalar küçüldü.

1900'lerin başında moda


1900'ler Edwar Dönemi olarak da adlandırılan bir dönem. Korseler, çok iri şapkalar dönemin kadınlarını diğer dönemlerden ayırt edici özellikler. Beli ince göstermek için kullanılan korseler ile güç göstergesi iri şapkalar (içleri pamuk vs. materyallerle şişiriliyormuş) kadınları kıyafetlerin içinde rahat etmelerini engellediği için kadınların 30 derecelik bir eğimle yürüyebildiği iddia edilir. 


1830'da dikiş makinesinin icadı ile hazır giyim yaygınlaşıyor. 1900'lerin başında konfeksiyon gelişiyor. 1905'te ise kadının özgürlük hareketi başlıyor. Kadınlar korseyi hayatından çıkarmaya başlıyor. Bu arada 1892'de ilk Vogue dergisi çıkıyor ve moda daha takip edilebilir bir hale geliyor. O zamanlar Fashion Week vb yok tabi, dönemin moda adına boy gösterilebilecek en önemli yeri o zamanlar popüler olan at yarışları. Boy gösterme olayı hipodromlarda oluyordu. 


Dönemin en devrimsel hareketlerinden biri de 1911'de Paul Poiret'in dar eteği keşfetmesi oldu. Böylece moda yeniden şekillenmeye başladı. 1900'lerde ortaya çıkan tek kavram mini etek değil. Bu dönem birçok yeniliğe tanık oldu; dekolte, dar etek, kadınların pantolon giymeye başlaması bu yeniliklerden sayılabilir. 

Moda tarihine beraber bir göz atar mıyız tatlı kız?

Tarihçesi 1787-1936 arasındaki moda gravürlerinin ölçümlerini inceleyen A.L. Kroeber'e göre bu alandaki önemli değişiklikler giysilerin bolluk ve uzunluğundaki değişikliklerle kendini gösteren nispeten düzenli bir tempoyla meydana gelir. Örneğin, Newlook'un karşıtını mini etekte bulduğu söylenebilir.

Ortaçağ'dan itibaren saraylılar kralın çevresinde bir zarafet yarışına girmiş ve ticaret burjuvazisi de sarayı taklit etmek için hiçbir masraftan kaçınmamıştır. Kadınların sokak kıyafeti ipek, kadife, dantel gibi kıymetli kumaşlardan yapılmakla birlikte onları boyunlarından topuklarına kadar örtmekte, omuzlar ancak geceleri açılmaktaydı. Erkeklerse redingot (önü yakaya kadar düğmeli, dize kadar inen ceket türü, riding coat) ve siyah pantolonu tercih ediyorlardı. Önemli olan bir yandan saraylıların, bir yandan da halkın dünyasından ayrılmaktı. Ekonomik refahtan dolayı da modacılık bir mesleğe dönüştü.

Belle Jardiniere (1847), Bon Marche (1852), Primtemps (1865), Samaritaine (1869) gibi hazır elbiseciliği başlatan "Yenilik Mağazaları" açıldı. Bir yandan aristokrasi ve yüksek burjuvaziye, öbür yandan da küçük burjuvaziyle halka hitap eden bu düzen, İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar varlığını sürdürdü.Fakat çoğu kez siyasi çalkantılarla ilişkili olan toplumsal değişiklikleri moda alanına yansıtan, 'Haute Couture' ün Poiret, Chanel, Dior, Courreges gibi kilit adlarıydı.

Gerçekte bugün terzilik ve stilistlik sanatı, belli bir toplumun estetik zevklerini ve kültürünü, ahlaki yasaklarını ve siyasal akımlarını yansıtmaktadır. Eşitlikçi ya da diktatörlükler yönetilen istikrarlı bir toplumda, modanın da istikrarlı olması ilginçtir.

Dönemlere göre moda analizlerini diğer yazılarda bulabilirsiniz. 

Nedir bu moda?

Hadi en baştan başlayalım.

Moda nedir?
İnsanın kendine yakışanı asldalşkdfşg.

Hayır. Çok geniş kavramları sırf slogan olsun diye tek ve basit cümlelerle tanımlamaktan vazgeçelim öncelikle.

Her şey insanın giyinmeye ihtiyaç duymasıyla başladı. (That all started with the big bang)
İnsan yeryüxünde ilk ortaya çıktığı andan itibaren giyinmek zorundaydı. Mağara dönemlerinde bu ihtiyaç doğa şartlarından korunmak için kendini gösterirdi. Daha iyi ve güzeli arama duygusu, yıpranan, eskiyen giysinin yerine aynısını değil de farklısını edinme isteği ile moda başlamıştır. Ayrıca toplumsal yaşama geçildiğinde giyinmek bir sosyal statü simgesiydi. (Hadi ama, kendinize gelin. Bir soyluyla sıradan bir insanın, bir kabile reisiyle kabile üyesinin giyimi nasıl bir olabilirdi.)

Gel gelelim ki giyinmek bu kadar eski olsa bile "moda" kavramının ortaya çıkması çok daha sonra oldu. Moda, 1800'lü yıllarda Fransa ve İtalya'da (şaşırmadık) ortaya çıktı. Saray kadınları pahalı kumaşları getirtip saray terzilerine diktiriyordu. Soylular da onlardan görerek buna göre giyiniyordu. Böylece "bunlar çok moda" denilebilecek düzeye gelindi. Ancak o zamanlarda moda çok sık değişemiyordu tabi. 19. Yüzyılın ikinci yarısından önce, bugünkü anlamda bir modadan söz etmek güç. İkinci sanayi devrimiyle toplumda giyim anlayışı da değişti. Sanayi, teknoloji, iletişim araçlarının gelişimi derken modanın sık değişimi son yüzyılda ortaya çıktı. Moda dediğimiz kavram 10 yıllık süreçlerde değişim gösterir. (Bkz: 80s, 90s, - seksens, doksans.)

Farklı giyim stillerinin tüketici kabul düzey ve sürelerine göre değişiklik gösterdiği kabul edilerek moda: Yüksek moda, kitle modası, klasik moda olarak üçe ayrılır diyebiliriz. Yüksek olan; pahalı, elit, özgün tasarımlı stillere denir. Kitle modası; tüketiciler arasında belirli bir popülarite sağlamış bulunan ve zorunlu olarak seri üretilen ve çeşitli fiyat kategorileri ve perakende satış kanallarında büyük miktarla da satılan giysi stilleridir. Klâsik moda ise uzunca bir zaman süreci içinde büyük ölçüde bir tüketici beğenisini sürdüren giysi stilleridir.

Neye göre değişiyor peki? Toplumsal süreçlere göre tabi. Savaş, kriz, kaos vs derken moda insanların kaçış noktası haline geldi. Moda kavramı bu toplumsal gerçekliklere göre daha fantastik kaldığı için insanlığın ortak bilinçaltı moda kavramının yükselmesini sağlıyor. (Fantastik ögeler deyince de Mcqueen'e selam göndermemek olmaz.) Mesela günümüzde sıkça duyduğunuz ama hakkında muhtemelen kulaktan duyma, gördüklerinizden çıkarım yaparak elde ettiğiniz bilgi ve fikirlerinizin olduğu minimalizm diye bir akım başladı. İşte o, uzmanlara göre insanın öze dönme isteğinin yoğunluğuyla temellendirilerek "moda oldu." Çünkü soyut olan ilkeldir. İlkellik de insanın özüdür şeklinde bir mantık yürütebiliyoruz. Düz kesimler, süs ve abartıdan yoksun bir giyim stili. Pudra ve siyah mesela. Bu noktada da Calvin Klein'a selam olsun.

Ayrıca modayla ilgili yanlış birkaç izlenime dair:
Kabul, sokak modası diye bir şey var. Ama neyin moda olduğunu neyin olmadığını anlamak için, daha doğrusu "modaya uymak" için ufkunuz sokaktan daha geniş olsun. Evet, Coco Chanel'in dediği gibi sokağa ulaşmamış moda, moda değildir. Ama moda özneldir. Ayşe'nin, Fatma'nın, Hamidiye'nin, Ayça'nın, Melis'in giydiği popülerdir. Moda yorumlanabilirdir. Popüler olanı orijinal yorumlayanların "moda ikonu" olması bundandır.

Hadi Coco Chanel ile kapatalım:

Moda silinir gider, sadece stil aynı kalır.